-
1 dış pazar
-
2 dış pazar
вне́шний ры́нок -
3 dış pazar
foreign market -
4 dış
1.1) вне́шняя (нару́жная) сторона́ (чего-л.), вне́шний (нару́жный) вид (чего-л.)dışı beyaz, içi sarı — снару́жи бе́лый, внутри́ жёлтый
dışına çıkmak — а) вы́йти за ра́мки чего; б) вы́йти нару́жу
yetkisinin dışma çıkmak — превыша́ть [свои́] полномо́чия
2) вне́шность, нару́жность (чего-л.)3) разг. заграни́цаdışa satım — э́кспорт, вы́воз
yurt dışına çıkanlar — отъезжа́ющие за грани́цу
2.1) вне́шний в разн. знач.; нару́жный; а) нару́жная дверь; б) пара́дная дверь (дома, квартиры)2) вне́шний, иностра́нныйdış memleketler — зарубе́жные стра́ны
dış siyaset — вне́шняя поли́тика
dış ti caret — вне́шняя торго́вля
dış yatırım — вне́шние капиталовложе́ния, инвести́ция
3.akıl dışı — неразу́мный
edep dışı — неприли́чный, недозво́ленный
evlilik dışı — внебра́чный
kanun dışı etmek — поста́вить вне зако́на, объяви́ть вне зако́на
mantık dışı — нелоги́чный
memleket dışı haklar — экстерриториа́льные права́, экстерриториа́льность
mesai dışı çalıştırmak — заставля́ть рабо́тать сверхуро́чно
◊
-ın dışında — а) вне (чего-л.); за, за преде́лами (чего-л.); б) за исключе́нием, кро́ме (кого-чего-л)◊
iş hayatının dışında — вне рабо́ты◊
rekabetin dışında — вне конкуре́нции◊
şehir dışında — за преде́лами го́рода, за го́родом -
5 diş
1) zahiri, xarici görünüşü; 2) xarici; diş pazar – xarici bazar; diş siyaset – xarici siyasətdiş -
6 dış
"1. outside, exterior. 2. outer appearance; outer covering. 3. external, outer. 4. foreign. 5. geom. circumscribed. -ında /ın/ outside (of). - açı geom. exterior angle. - borç foreign loans. - çevre psych. external environment. - dünya/âlem external world. -ı eli yakar, içi beni (yakar).colloq. 1. Others think him charming; I know him to be unpleasant. 2. It looks good on the surface, but inside it is terrible.-ı hayhaylı, içi vayvaylı.colloq. 1. Others think him charming; I know him to be unpleasant. 2. It looks good on the surface, but inside it is terrible. -ı kalaylı, içi alaylı. colloq. 1. Others think him charming; I know him to be unpleasant. 2. It looks good on the surface, but inside it is terrible. - gebelik ectopic pregnancy. - gezegen superior planet. - haberler foreign news. - hat 1. telecommunications external line. 2. telecommunications, transportation international line. -ında kalmak /ın/ to stay out of. - kapak (outer) cover (of a book). - kapının dış mandalı a very distant relative. - lastik auto. tire, casing. - pazar foreign market. - ticaret foreign trade. -a vurmak /ı/ to show, manifest. " -
7 بازار خارج
dış pazar -
8 foreign market
dis pazar -
9 foreign market survey
dis pazar arastirmasi -
10 Auslandsmarkt
wirtsch dış pazar, dış piyasa -
11 рынок
pazar,çarşı* * *м1) pazar (yeri); hal (-li) ( крытый)овощно́й ры́нок — sebze hali
ры́бный ры́нок — balık pazarı
2) эк. piyasa, pazarкни́жный ры́нок — kitap piyasası
ры́нок труда́ — emek piyasası
ры́нок рабо́чей си́лы — işgücü piyasası
вну́тренний ры́нок — iç pazar
вне́шние ры́нки — dış pazarlar
национа́льные ры́нки — ulusal pazarlar
мирово́й капиталисти́ческий ры́нок — dünya kapitalist pazarı
ры́нок капита́лов — sermaye piyasası,
См. также в других словарях:
dış pazar — is., ekon. Bir ülkenin mal satabildiği yabancı ülke … Çağatay Osmanlı Sözlük
pazar — is., Far. bāzār 1) Satıcıların belirli günlerde mallarını satmak için sergiledikleri belirli geçici yer Perşembe pazarı. Salı pazarı. 2) Belli bir şeyin satıldığı yer Balık pazarı. 3) Alım satım, alışveriş Allah hayırlı pazar versin. 4) Haftanın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Čačak — Чачак Héraldique … Wikipédia en Français
piyasa — is., İt. piazza 1) Satıcıların mal satmak için bir araya geldiği yer, pazar Şimdi de pazar, piyasa yerlerinde, mahalle dolaylarında tanır, sayarlar. M. Ş. Esendal 2) Bir yol üzerinde gidip gelerek gezinme Kahvenin önünden dört beş kere daha geçer … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kosovo — This article is about the geographical region of Kosovo. For individual articles about the entities disputing its sovereignty, see Republic of Kosovo and Autonomous Province of Kosovo and Metohija. For other uses, see Kosovo (disambiguation).… … Wikipedia
Geschichte Bosnien-Herzegowinas — Dieser Artikel oder Abschnitt bedarf einer Überarbeitung. Näheres ist auf der Diskussionsseite angegeben. Hilf mit, ihn zu verbessern, und entferne anschließend diese Markierung. Inhaltsverzeichnis 1 Antike 1.1 Die Illyr … Deutsch Wikipedia
Geschichte Bosniens und der Herzegowina — Dieser Artikel oder Abschnitt bedarf einer Überarbeitung. Näheres ist auf der Diskussionsseite angegeben. Hilf mit, ihn zu verbessern, und entferne anschließend diese Markierung. Inhaltsverzeichnis 1 Antike 1.1 Die Illyr … Deutsch Wikipedia
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
deri — 1. is. 1) İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu. P. Safa 2) sf. Bu tabakadan yapılmış Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri… … Çağatay Osmanlı Sözlük